SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

HARAC – İMARA – FEY’ BAHSİ

<< 2965 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ وَأَحْمَدُ بْنُ عَبْدَةَ الْمَعْنَى أَنَّ سُفْيَانَ بْنَ عُيَيْنَةَ أَخْبَرَهُمْ عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ مَالِكِ بْنِ أَوْسِ بْنِ الْحَدَثَانِ عَنْ عُمَرَ قَالَ كَانَتْ أَمْوَالُ بَنِي النَّضِيرِ مِمَّا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ مِمَّا لَمْ يُوجِفْ الْمُسْلِمُونَ عَلَيْهِ بِخَيْلٍ وَلَا رِكَابٍ كَانَتْ لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَالِصًا يُنْفِقُ عَلَى أَهْلِ بَيْتِهِ قَالَ ابْنُ عَبْدَةَ يُنْفِقُ عَلَى أَهْلِهِ قُوتَ سَنَةٍ فَمَا بَقِيَ جَعَلَ فِي الْكُرَاعِ وَعُدَّةً فِي سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ قَالَ ابْنُ عَبْدَةَ فِي الْكُرَاعِ وَالسِّلَاحِ

 

Hz. Ömer'den demiştir ki:

 

Nadiroğulları'nın malları, müslümanların, üzerine at ve deve sürmeden Allah'ın Rasûlüne vermiş olduğu ganimetlerdendi ve (bu mallar) sırf Rasûlullah (S.A.V.)'e aitti. (Hz. Nebi bu malları) ev halkının geçimine sarfederdi.

 

(Musannif Ebû Davud'un şeyhi) îbn Abde (bu cümleyi) "ailesinin senelik rızkına sarf ederdi" diye rivayet etmiştir. Geri kalanını da (harp için gerekli olan) atların temininde ve Allah yolunda (yapılacak savaş uğrunda) harcardı. îbn Abde (bu son cümleyi) "At ve silah (temini) uğrunda (sarf ederdi)” diye rivayet etti.

 

 

İzah:

Buhârî cihad, Müslim cihad, Nesâî fey', Ahmed b. Hanbel 1-25, 48.

 

Şafiî ulemasından İmam Nevevî'nin açıklamasına göre, raetinde geçen "Bu mallar sırf Rasûlullah (S.A.V.)'e aitti." cümle­si, kâfirlerden savaşsız olarak alınan ganimetlerin (fey'in) tümünün Hz. Pey­gambere ait olduğunu söyleyen Cumhur ulema lehine, fey' yirmibeş parça­ya bölünür bunun yirmibiri Hz. Nebi'e kalan dört hisse de Hz. Nebi'in yakınlarıyla yetimler, miskinler ve yolda kalmış yolcular ara­sında paylaştırılır. Yani bu dört sınıftan her birine bir hisse verilir diyen imam Şafiî'nin aleyhine bir delildir.

 

Bu mevzuda Hafız Îbn Hacer şöyle diyor: Ulema, fey gelirlerinin nere­lere sarf edileceği mevzuunda ihtilafa düşmüşlerdir.

 

İmam Mâlik'e göre, (Hz. Nebiin afatından sonra kâfirlerden alı­nan) fey gelirleri aynen ganimetlerden ayrılan beşte bir (humus) hissesi gibi hazineye konur ve devlet başkanı kendi içtihadına göre Hz. Nebiin ak­rabalarına sarf eder.

 

Cumhuru ulemaya göre; harple alınan ganimetlerin beşte biri Enfâl sû­resinde belirtilen müslümanlara sarfedilir. Fakat feyin tasarrufu devlet rei­sine aittir. Devlet reisi müslümanların maslahatına en uygun gördüğü yerlere sarf eder. Cumhurun bu mevzudaki delili Hz. Ömer'in;

 

"Bu fey sadece Rasûlullah (S.A.V.)'e aitti" mealindeki sözüdür.

 

Hattâbî'nin açıklamasına göre, İmam Şafiî'nin bu mevzudaki delili: "Al­lah'ın o kent halkından Rasûlüne verdiği ganimetler, Allah'a, Rasûle, (Ra-sûle) akrabalığı olanlara yetimlere, yoksullara, (yolda kalan) volcuya aittir..."[Haşr 7] âyet-i kerimesidir.                     

 

İmam Şafiî hazretlerine göre, bu âyet-i kerimede geçen (Allah için) ke­limesi Allah yolunda sarf edilmek üzere bir hisse ayrılması gerektiğini ifade için değil, sadece Allah ismiyle teberrük için zikredilmiştir. Çünkü bir işe Allah ismiyle başlamak, o İşe bereket getirir.

 

Bu bakımdan âyet-i kerimede ifade edilen husus fey gelirlerinin Allah isminden sonra zikredilen beş kişi arasında sarf edileceği hususudur. Müfessirlerden bazıları da bu görüştedirler.

 

Şa'bi ile Atâ b. Ebî Rebah'a göre, âyet-i kerimede zikredilen Allah'ın hissesi ile Rasûlunün hissesinden maksat iki ayrı hisse değildir. Bir hissedir.Ka-tâde'ye göre, bu beşte bir hissenin beşte biri Allah'ındır. Geriye kalan da beşe bölünerek Allah'ın Rasûlü, onun yakınları, yetimler, yoksullar ve yol­da kalan yolcular arasında bölüştürülür.

 

el-Hasen b. Muhammed - el-Hanefîyye'ye göre, âyet-i kerimede geçen Allah ismi Allah için ayrı bir hisse ayrılmasını ifade için değil, teberrük için zikredilmiştir.

 

Yine Hattâbî'nin açıklamasına göre, Cumhur ulema ile İmâm Şafiî ara­sındaki, feylerinde diğer ganimetler gibi taksim edilip edilmeyeceği mevzu­undaki, ihtilaf, Haşır süresindeki feyle ilgili yedinci âyeti ve ganimetlerin taksiminden bahseden Enfâl sûresinin kırkbirinci âyetiyle ilgili olup olmadı­ğı hususundaki ihtilaftan kaynaklanmaktadır.

 

İmam Şafiî, sözü geçen Enfal sûresinde zikredilen ganimetlerin verile­ceği kimselerin, aynen Haşr sûresinin yedinci âyetinde zikredilmesine baka­rak, fey gelirlerinin de aynen ganimetler gibi taksim edileceğine hükmetmiştir.

 

Yine İmam Şafiî (r.a)'e göre, Haşr sûresinin sekizinci âyetinin başında atıf harfi bulunmadığından haşr sûresinin yedinci âyetiyle ilgisi yoktur. Baş­lı başına ayrı bir âyettir. Ganimetin beşte biri ile fey'in tamamı da beytül-malin olup imamın tasarrufu altında bulunduğunu ve imamın onu kendi içtihadına göre, müslümanlardan uygun gördüğü herkese harcayabileceğini söyleyen Cumhur ulemaya göre, fey'in sarf yerlerini açıklayan Haşr suresi­nin yedinci âyetinin ganimetlerin sarf yerini açıklayan Enfal sûresinin kırk­birinci âyetiyle hiç ilgisi yoktur.

 

Çünkü fey âyetinde zikredilen sınıflardan maksat, sadece o sınıfların kendileri değildir, onların temsil ettiği umum müslümanlardır. Ve söz konu­su âyetin hemen arkasından gelen âyetlerde bu beş sınıfın dışındaki müslü­manlardan bahsedilmesi de bunu ortaya koyduğu gibi, metinde geçen "şu âyetler müslümanlarm hepsini içine almaktadır." Cümlesi de bu görüşü te'yid etmektedir.

 

Her ne kadar "Allah'ın onlardan Nebiine verdiği ganimetlere ge­lince siz (onu elde etmek için) onun üzerine ne at ne de deve sürdünüz[Haşr 6] âye­tinde sadece Hz. Nebi'e ait olan fey gelirlerinden bahsedilirken onu takibeden âyette Hz. Nebiin dışında başka sınıflara da verilmesi ica-beden gelirlerden bahsediliyorsa da bu durum ikinci âyette bahsedilen gelir­lerin kendinden önceki âyetteki fey'den tamamen ayrı olmasını gerektirmediği gibi, Enfal sûresinin kırkbirinci âyetinde açıklanan ganimetlerin aynısı ol­masını da gerektirmez. Gerçi Haşr sûresinin yedinci âyetiyle Enfâl sûresinin kırkbirinci âyeti arasında bir benzerlik vardır. Fakat iyi dikkat edilirse, bu iki âyet arasında çok önemli bir fark vardır.

 

Merhum Muhammed Hamdi Yazır efendi meşhur tefsirinde bu farkı şöy­le açıklıyor. "Fakat orada humus tasrih edildiği halde burada tasrih olun­mamış. Binaenaleyh ganimetin humusu alınıp beş şehm üzerine sarf olunursa da her feyin humsu alınmak lazım gelmez. Onun için hanefiyye, ganimetten maada olan feylerin tahmisi icâb etmeyerek bu ve bundan sonraki âyetlerin gösterdiği veçhile ehem mühimme takdim edilerek umum müslümanın mesalihına sarf olunmasına kail olmuşlardır ki, burada zikrolunanlar en mü­himlerini teşkil eder.[Elmalılı Yazır M.H., Hak dini Kuran dili tefsiri VI1-4825.]